İşte aşkın, dokunmanın, bir olmanın anlamı, ancak bu kadar güzel anlatılabilir. Aşk tarifim:
Kocaman Bir Çocuğu Öpüyorsun
Sen bende neleri öpüyorsun bir bilsen
Herkesin perde perde çekildiği bir akşam
Siyah bir su gibi yollara akan yalnızlığı öpüyorsun
Ağzında eriklerin aceleci tadı
Elleri bulut, gözleri ot bürümüş ekin tarlası
Bir çocuğun düşlerine inen tokadı öpüyorsun.
Yağmur her zaman gökkuşağını getirmiyor
Aralık kapılarda bekleyişin çarpıntısı
Bir kadının eksildikçe ömrüme eklenen
Uzun gecelerini, solgun gövdesini öpüyorsun.
Uzak dağ köylerine vuran ay ışığı
Kerpiçlerden saraylar kuruyor yoksulluğa
Ne suların ibrişimi ne gökyüzü ne rüzgâr
Sen bende gittikçe kararan bir halkı öpüyorsun.
Sakarya Caddesi'nde sarhoşlar
Rakıyla buğulanmış kaldırımlarına gecenin
Yüksek sesle bir şeyler çiziyorlar.
Yalnızlık her koşulda bir sığınak bulur, diyorum
Uzanıp dudağımdaki titremeyi öpüyorsun.
Örseler acıyla düştüğü yeri
Susarak büyüyen adamların sevgisi.
Ağzında pas tadıyla bir inceliği söylemek
Bir gülünç içtenliktir, gecikmiş ve ezik
Sen bende yanlış bir ömrün tortusunu öpüyorsun.
İnsanın zamana karşı biricik şansıdır aşk
Onca kapı onca duvar içinde bulur aynasını.
Sen bende neleri öpüyorsun biliyor musun
Herkesin simsiyah kesildiği bir akşam
Yıldızlarla yedirenk gökyüzünü öpüyorsun.
Sen bende, gözlerinin anne ışığıyla
Bir solgunluktan doğan kocaman bir çocuğu öpüyorsun.
Şükrü Erbaş
Yazdıklarımın öznesi olan, adına yazılar yazdıranlara teşekkür ederim... Bir şiirin öznesi olmayı başarabilene...
27 Nisan 2008 Pazar
13 Nisan 2008 Pazar
Öğretmen nasıl deli olur? 1
Öğretmenlik, delirmekle eğlenmek arasında gidip gelmektir. Öyle olaylar yaşarsınız ki olay sonunda ya delirirsiniz ya da olayın zorla sinir bozucu komik durumunu yaşarsınız. Neden mi? Bakın bu yüzden:
Sınıfa girdiniz, acayip keyiflisiniz. Hoş beş ettiniz öğrencilerle, takıldınız birkaçına. Onlar sizi tepeden tırnağa süzdüler.
“Hocam, saçınızı mı boyadınız?”
“Hayır,aynı”
“Yok yok kesin boyadınız, ama iki gün önce böyle değildi”
“Sana öyle gelmiştir, aynıydı”
“Hadi hocam yapmayın, değişiklik var kesin boyadınız, hımm saklamayın zaten bugün de pek süslüsünüz, kimle buluşacaksınız?”
(Hımm şimdi anlaşıldı, saç bahane, asıl mevzuya daldı)
İşte tam burada gınk diye kalıyorsunuz, şaştınız. Şimdi nasıl bir mantıkla bu sonuca vardı acaba diye düşünürken yanıtlarsınız:
“Hayır dedim ya saçım aynı, kimseyle buluşmayacağım. Her zamanki halim. Hadi derse geçelim”
Öğrenciler, hınzır hınzır bakıp kıkır kıkır gülüşürler. Nihayet onu saçınızı boyamadığınıza ikna edip derse başlarsınız.”
Başlıyorsunuz ders anlatmaya, böyle acayip isteklisiniz, üstelik dilbilgisinin “baba” konularından. Öğrencilerin pür dikkat olması gerekiyor. Konu alt başlığının tanımını verirsiniz, anlatırsınız sonra da tanımı örnek cümlede uygulamak için tahtaya bir örnek yazarsınız. Örnek şudur:
“Söylenen sözlerin, yaşanan olaylardan önemli olduğunu Selim’de gördüm.”
Neyse örneği tahtaya yazmanızla öğrencinin atlaması aynı anda olur.
“Hocaaaaaam adı Selim mi?”
“Nasıl yani”
“Sizinkinin adı”
İkinci bir şok geçirirsiniz. Öğrenci takılmıştı aynı mevzuya. İlla didikleyecek. Hafifçe gülümsersiniz şaşkınlıktan, tam bir şey söyleyecekken atlar yine:
“İşte güldünüz, evet evet kesin adı Selim”
Siz bilmem kaçıncı şoku geçirirsiniz yine.
“Hayır, cümle “Tutunamayanlar” romanından. Karakterin adı Selim”
“Nereden bilelim biz, şimdi kurtulmak için söylüyorsunuzdur belki” deyip paranoyak davranışlarına devam eder.
(Artık neyden ve kimden kaçıyorsam,nasıl bir suç işlediysem?)
Şimdi bu durumda konuyu kapatmaya çalışırsınız, söylediklerinin doğru olmadığını söylersiniz, sinirlendir sizi ısrar ederek. Bu durumda siz de şeker gibi başladığınız derste acı bibere dönüşürsünüz, sinirleriniz bayağı bozulmuştur. Bu tip öğrenciye: “Kapat konuyu derseniz. “A hoca geçiştiriyor, demek ki doğru” mantığını kurar. Kızarsanız:” Çok tepki gösterdi demek ki doğru” der.Üstelik bu öğrenciler 18 yaş ve üstü, ne deseniz boş;yaşları gereği dik kafalıdırlar. Velhasıl ne derseniz deyin o inanmak istediğine inanacaktır.
Öğrencidir, öğretmeni merak edebilir çok normal, sabırla ikna etmelisinizdir. Ama karşınızda böyle bir öğrenci varsa o bildiğiniz psikoloji yöntemleri sökmez. Ya bağırıp çağırıp çıkarsınız ya da o da kendi bildiğine inanmaya devam eder, tenefüslerde koridorlarda paranoya hallerine bürünür. Gördüğünde gülmeler,ya da aman yarabbi ya kazayla sizin telefonla konuştuğunuzu fark etmesin, hemen siz daha konuşurken telefonla bir “Oooooo” çeker. Siz kesin sevgilinizle konuşuyorsunuzdur, annenizle, arkadaşınızla asla konuşamazsınız. Başka ihtimali olmaz. Üstelik çıkar kantine anlatır: “Nilay Hoca sevgilisiyle konuşuyordu.” Diğerleri zaten hazırdır böyle magazinel bir dedikoduya, hemen inanırlar, bir bakmışsınız yayılmış. Artık kurtuluşunuz yok, sizin bir sevgiliniz var, biraz kendinize özendiğinizde onunla buluşmaya gideceksinizdir. Sınıflarda “Hocam çıkışta takiptesiniz, yakalayacağız sizi” tehditleri geyikle beraber havada uçuşur. Artık yenilmişsinizdir. Kesinlikle direnmeyecek sadece gülüp geçeceksinizdir.Ya gülecek ya da delireceksinizdir çünkü.
:)))))
Nilay Akçay
Sınıfa girdiniz, acayip keyiflisiniz. Hoş beş ettiniz öğrencilerle, takıldınız birkaçına. Onlar sizi tepeden tırnağa süzdüler.
“Hocam, saçınızı mı boyadınız?”
“Hayır,aynı”
“Yok yok kesin boyadınız, ama iki gün önce böyle değildi”
“Sana öyle gelmiştir, aynıydı”
“Hadi hocam yapmayın, değişiklik var kesin boyadınız, hımm saklamayın zaten bugün de pek süslüsünüz, kimle buluşacaksınız?”
(Hımm şimdi anlaşıldı, saç bahane, asıl mevzuya daldı)
İşte tam burada gınk diye kalıyorsunuz, şaştınız. Şimdi nasıl bir mantıkla bu sonuca vardı acaba diye düşünürken yanıtlarsınız:
“Hayır dedim ya saçım aynı, kimseyle buluşmayacağım. Her zamanki halim. Hadi derse geçelim”
Öğrenciler, hınzır hınzır bakıp kıkır kıkır gülüşürler. Nihayet onu saçınızı boyamadığınıza ikna edip derse başlarsınız.”
Başlıyorsunuz ders anlatmaya, böyle acayip isteklisiniz, üstelik dilbilgisinin “baba” konularından. Öğrencilerin pür dikkat olması gerekiyor. Konu alt başlığının tanımını verirsiniz, anlatırsınız sonra da tanımı örnek cümlede uygulamak için tahtaya bir örnek yazarsınız. Örnek şudur:
“Söylenen sözlerin, yaşanan olaylardan önemli olduğunu Selim’de gördüm.”
Neyse örneği tahtaya yazmanızla öğrencinin atlaması aynı anda olur.
“Hocaaaaaam adı Selim mi?”
“Nasıl yani”
“Sizinkinin adı”
İkinci bir şok geçirirsiniz. Öğrenci takılmıştı aynı mevzuya. İlla didikleyecek. Hafifçe gülümsersiniz şaşkınlıktan, tam bir şey söyleyecekken atlar yine:
“İşte güldünüz, evet evet kesin adı Selim”
Siz bilmem kaçıncı şoku geçirirsiniz yine.
“Hayır, cümle “Tutunamayanlar” romanından. Karakterin adı Selim”
“Nereden bilelim biz, şimdi kurtulmak için söylüyorsunuzdur belki” deyip paranoyak davranışlarına devam eder.
(Artık neyden ve kimden kaçıyorsam,nasıl bir suç işlediysem?)
Şimdi bu durumda konuyu kapatmaya çalışırsınız, söylediklerinin doğru olmadığını söylersiniz, sinirlendir sizi ısrar ederek. Bu durumda siz de şeker gibi başladığınız derste acı bibere dönüşürsünüz, sinirleriniz bayağı bozulmuştur. Bu tip öğrenciye: “Kapat konuyu derseniz. “A hoca geçiştiriyor, demek ki doğru” mantığını kurar. Kızarsanız:” Çok tepki gösterdi demek ki doğru” der.Üstelik bu öğrenciler 18 yaş ve üstü, ne deseniz boş;yaşları gereği dik kafalıdırlar. Velhasıl ne derseniz deyin o inanmak istediğine inanacaktır.
Öğrencidir, öğretmeni merak edebilir çok normal, sabırla ikna etmelisinizdir. Ama karşınızda böyle bir öğrenci varsa o bildiğiniz psikoloji yöntemleri sökmez. Ya bağırıp çağırıp çıkarsınız ya da o da kendi bildiğine inanmaya devam eder, tenefüslerde koridorlarda paranoya hallerine bürünür. Gördüğünde gülmeler,ya da aman yarabbi ya kazayla sizin telefonla konuştuğunuzu fark etmesin, hemen siz daha konuşurken telefonla bir “Oooooo” çeker. Siz kesin sevgilinizle konuşuyorsunuzdur, annenizle, arkadaşınızla asla konuşamazsınız. Başka ihtimali olmaz. Üstelik çıkar kantine anlatır: “Nilay Hoca sevgilisiyle konuşuyordu.” Diğerleri zaten hazırdır böyle magazinel bir dedikoduya, hemen inanırlar, bir bakmışsınız yayılmış. Artık kurtuluşunuz yok, sizin bir sevgiliniz var, biraz kendinize özendiğinizde onunla buluşmaya gideceksinizdir. Sınıflarda “Hocam çıkışta takiptesiniz, yakalayacağız sizi” tehditleri geyikle beraber havada uçuşur. Artık yenilmişsinizdir. Kesinlikle direnmeyecek sadece gülüp geçeceksinizdir.Ya gülecek ya da delireceksinizdir çünkü.
:)))))
Nilay Akçay
10 Nisan 2008 Perşembe
İSYANDAYIM
Bencilce
İşgal ettiğin
Sonra da
Ateşe verdiğin
Bu yürek
İsyanda!
Umudum,
Kapıyı çarpıp çıktı;
Sevgim,
İzinsiz yürüyüşe geçti ;
Gözyaşım,
Acımı anlatan pankartlar açtı;
Kalemimse ,
Aşk şiirlerini boykotta!
Nilay akçay
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)