![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhKuiZyIcdG0fvOCWCGQjqK46x46DXdRxrzDgbSjuSO0rpKS2fnMLxwc6sxiwxIOc1T0jeIYAX2WmUKUZS1g05PjBbXH6OLxjNOa1FAPbwCdnv6D6Lr8ACYbgwT_y2T5OXMcZOij2aCHJ8/s320/naz%C4%B1m.jpg)
Dünyaca tanınan şairimiz Nâzım Hikmet Ran bundan tam 45 yıl önce bugün 3 Haziran 1963 sabahı gazetesini almak için dışarı çıktığında kalp krizi geçirdi, yaşamını yitirdi.
Türk edebiyatında çığır açan, şiiri zincirlerinden kurtaran, şiirleri dünya dillerine çevrilen büyük şairin anısı önünde saygıyla eğiliyorum.
Vasiyetini şu şiirle mısralara döktü:
Yoldaşlar, nasip olmazsa görmek o günü, kurtuluştan önce yani,
Alıp götürün
Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün beni.
Hasan beyin vurdurduğu
Irgat Osman yatsın bir yanımda
Ve çavdarın dibinde toprağa çocuklayıp
Kırkı çıkmadan ölen şehit Ayşe öbür yanımda.
Traktörlerle türküler geçsin altbaşından mezarlığın,
Seher aydınlığında taze insan, yanık benzin kokusu,
Tarlalar orta malı, kanallarda su
Ne kuraklık, ne jandarma korkusu.
Biz bu türküleri elbette işitecek değiliz,
Toprağın altında yatar upuzun, kara dallar gibi ölüler,
Toprağın altında sağır, kör, dilsiz.
Ama bu türküleri söylemişim ben
Daha onlar düzülmeden,
Duymuşum yanık benzin kokusunu
Traktörlerin resmi bile çizilmeden.
Benim sessiz komşulara gelince, Ayşe’yle ırgat Osman büyük hasreti sağlıklarında
Belki de farkında bile olmadan
Yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani,
-öyle gibi de görünüyor-
Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün beni
Ve de uyarına gelirse,
Tepemde bir de çınar olursa
Taş maş da istemez hani...
VATAN HAİNİ
"Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne
kapkara haykıranpuntolarla,
bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında,
Amerikan amirali Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira. "Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse, kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan, vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın, fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın, vatan, mızraklı ilmühalse,
vatan, polis copuysa, ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa, vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
YAŞAMAYA DAİR (1-2-3)1
Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın, yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuarda insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile,
mesela, zeytin dikeceksin, hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
1947
2
Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yani, beyaz masadan, bir daha kalkmamak ihtimali de var.
Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz en son ajans haberlerini.
Diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
Daha orda ilk hücumda, daha o gün yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün. Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.
Diyelim ki hapisteyiz, yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla yani, duvarın ardındaki dışarıyla. Yani, nasıl ve nerede olursak olalım hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...
1948
3
Bu dünya soğuyacak, yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından, mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
yani bu koskocaman dünyamız.
Bu dünya soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.
Şimdiden çekilecek acısı bunun, duyulacak mahzunluğu şimdiden.
Böylesine sevilecek bu dünya 'Yaşadım' diyebilmen için...
1948