o'na
sana dair söyleyeceklerimi bu kez uzun tutuyorum
rüzgâr savurup da sağa sola çarpmasın diye sözcükleri
yağmurlu fakat rüzgârsız bir günü seçtim:
önümde durmadan göğe uzayan bir selvi
gölgesinde yıkanan serçeler
serçeler ki
içimde savrulup duran kavganın ölülerini taşır
baktıkça yüzüme bir dağ şiiri çarpan ölüleri
/acele et, düş bir ölümden usuma /
saçlarımdan savrulan kederlerin
dağılırken çıkardığı seste
yüzün var en çok da dudakların
her şey kendi içinden gelen bir ışıkla
yeninden canlanırken dudaklarında
gözlerim durmadan sana açılıyor
uzak, ıslak dağların gecesinde tünüyor aşk
/durma, dağıt aşkın yatağını saçlarımda /
bir dilden düşüyorum gecene
yasaklanmış, küstürülmüş bir dilden
bu yüzden yumuşak tut ellerini
devletin zihnimi bedenimle terbiyeye kalkıştığı
günlerin izlerini taşıyan acılarımı
bir gülün yaprakları arasına al
çağır ruhunun babam yanlarını
gözyaşlarımın içinden bir palyoça çıkar
oyuncak bebeğimden dinlemeyi öğren
ve direnmeyi bir gerilladan
/ unutma, bana giden yol bir gerillanın sağlamlığından geçer/
ruhunda kırıtan perileri
alkol komasında sayıkladığın aşkları
dağıta dağıta gel bir şiirden
sus çiçekleri alayım ağzıma
sen tenimin kuşlarını uçururken
/ gel ve bir şiir uçur bedeninden bedenime /
Nilay Akçay
( ekim-kasım 2009 )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder